Son yıllarda mikrobiyomun insan sağlığı üzerindeki etkisi, önemli bir araştırma alanı haline gelmiştir. Bu çalışmaların çoğu bağırsak mikrobiyomuna odaklanmış olsa da, son zamanlarda deri ve diğer mikrobiyomlar da ilgi görmüştür. Bağırsak ve deri mikrobiyomlarıyla yapılan çalışmalar, birçok deri hastalığının tedavisinde, yeni tedavi stratejilerinin geliştirilmesinde ve prebiyotik-probiyotik ürünlerin kullanımında önemli sonuçlar elde edilmiştir. \"Hijyen hipotezi\" olarak adlandırılan teoriye göre, erken yaşta yeterli mikrobiyota ile temas edilmemesi, bağışıklık sisteminin zayıflamasına, enfeksiyonlara ve diğer hastalıklara karşı hassasiyete neden olabilir. Mikroplara maruziyetin azaltılması, atopik dermatit gibi deri hastalıklarına yol açabilir. Doğum sırasında bebek, anne rahminden ayrılarak çevresel faktörlere maruz kalmaya başlar ve deri mikrobiyomu bu süreçte gelişir. Doğum şekli, mikrobiyomun büyük ölçüde etkilenmesine neden olur. Vajinal yolla doğan bebekler, annenin vajinal mikrobiyotasındaki Lactobacillus türleriyle temas ederken, sezaryenle doğan bebekler, annenin deri mikrobiyotası ve ameliyat odasındaki mikroplarla temas eder. Deri mikrobiyotası, çevre faktörleri, kişisel bakım ürünleri, giysiler, ilaçlar, temas süresi, ultraviyole ışınları ve doğada geçirilen zaman gibi birçok faktörden etkilenir. Son yüzyılda işlenmiş gıdalara olan bağımlılık, bakteri ve maya yüklü fermente gıda tüketimini azaltmıştır. Bu nedenle, mikrobiyotanın sağlıklı bir dengeye sahip olması için dikkatli bir diyet ve hijyen uygulamaları önemlidir.(AI)
Atıf Sayısı :