Probiyotikler, son yıllarda intestinal floranın öneminin anlaşılmasıyla birlikte yaygın bir şekilde kullanılmaya başlanmıştır. İlk olarak 1907 yılında Rus araştırmacı Eli Metchnikoff tarafından süt ürünlerinin özellikle yoğurdun ömrünü uzattığı ve bunun canlı bakterilerin etkisiyle olduğu teorisi ortaya atılmıştır. Probiyotik terimi ise 1953 yılında Kollath tarafından kullanılmış ve daha sonra bilimsel tanımı yapılmıştır. Probiyotikler, canlı mikrobiyal gıda içerikleri olup yeterli miktarda tüketildiklerinde insan sağlığına fayda sağlayan ürünlerdir. Bu mikroorganizmaların bağırsak florasıyla kolonizasyonunun arttırılması insan sağlığını olumlu yönde etkilemektedir. Probiyotik olarak en çok kullanılan mikroorganizmalar laktik asit bakterileri ve Saccharomyces boulardii'dir. Probiyotiklerin güvenli bir şekilde kullanılabilmesi için belirli özelliklere sahip olmaları gerekmektedir. Bunlar arasında insan kaynaklı mikroorganizmalardan olmaları, antibiyotiklere dirençli olmaları, bağırsak epiteline tutunabilmeleri, hasarlı bağırsak mukozasını iyileştirebilmeleri, patojenlerin mukozal reseptörlere tutunmasını engellemeleri, immün modülasyonu sağlamaları, patojen olmamaları ve düşük pH, asit ve safra tuzundan etkilenmemeleri yer almaktadır. Ayrıca probiyotiklerin hazırlanma ve saklanma aşamalarında da canlılıklarını koruyabilmeleri önemlidir. Probiyotiklerin sağlığa olumlu etkilerinin ortaya çıkabilmesi için günlük olarak vücuda alınmaları gerekmektedir.(AI)