Effect Of High Concentration Peroxide Bleaching Agents On The Surface Properties Of Composite Restorations

Yazar: Seher Kaya
Yayın Yılı: 2021
Sayfa Sayısı: 49-58
Kitap Dili : İngilizce

Diş beyazlatma işlemi, estetik bir etki yaratması nedeniyle popülerlik kazanmaktadır. Bu işlem, düşük maliyetle ve mine ve dentin üzerine zarar vermeden lekeli dişleri tedavi etmek için kullanılabilir. Beyazlatma ajanları dişleri etkili bir şekilde beyazlatırken, bu tekniklerin kompozit restorasyonlar üzerindeki etkileri tartışmalıdır. Ofis tipi beyazlatma, diş hekimleri tarafından uygulanan bir tedavi yöntemidir ve iç ve dış faktörlerden kaynaklanan diş lekelenmelerini gidermek için kullanılır. Ofis beyazlatma işlemlerinde karbamid peroksit veya hidrojen peroksit (30-35%) gibi yüksek konsantrasyonlarda ajanlar diş yüzeyine uygulanır ve yirmi veya otuz dakika bekletilir. Bu yaklaşım, ürünün talimatlarına bağlı olarak iki ila dört hafta arayla planlanan bir ila dört seans içerir ve tamamen klinisyenin kontrolü altındadır. En sık kullanılan beyazlatma kimyasalı hidrojen peroksittir. Ofis beyazlatma ajanları yüksek hidrojen peroksit konsantrasyonlarına (genellikle %15 ila %38) sahiptir, oysa evde kullanılan beyazlatma solüsyonlarının hidrojen peroksit konsantrasyonları %3 ila %10 arasında değişir. Ofis ve ev beyazlatma prosedürlerinin çoğunun başarılı olduğu bulunmuştur, ancak sonuçların leke türü, hastanın yaşı, beyazlatma ajanının konsantrasyonu ve tedavinin süresi ve sıklığı gibi faktörlere bağlı olarak değişebileceği bildirilmiştir. Karbamid peroksit çok kararsız bir ajandır, bu yüzden doku ve tükürükle temas ettiği anda üçte biri hidrojen peroksite, üçte ikisi üreye dönüşür. Hemen ardından, üre de amonyak ve karbondioksit molekülüne ayrışır. Hidrojen peroksit, oksitleyici bir ajan olmasının yanı sıra pH'sı oldukça düşük olduğu için asidiktir. Hidrojen peroksit diş yüzeyine uygulandığında, hidroksil radikallerine, su ve oksijen moleküllerine ayrışır. Serbest radikaller kararsız oldukları için hızlıca tepki verebilecek bir hedef ararlar. Hidrojen peroksit ve serbest radikaller, kompozit reçinlerin inorganik yapılarıyla birlikte organik polimer matrisiyle de reaksiyona girme yeteneğine sahiptir, sonunda mineral bileşenleri parçalayarak yüzeyden ayrılmaya neden olur. Bu çalışmaların ışığında, beyazlatma etkili bir tedavi seçeneği olarak kabul edilirken, güçlü aşındırıcı veya bozulma özelliklerinden dolayı kompozit reçin malzemeleri için uygun olmayabilir. Bu nedenle, mikrosertlik, pürüzlülük, renk ve eğilme dayanımı gibi restoratif malzemelerin özellikleri üzerinde beyazlatma tedavilerinin etkinliğini incelemek için birçok çalışma yapılmıştır. Yüzey sertliği, restoratif malzemelerin en önemli fiziksel özelliklerinden biridir. Yüksek dolgu içeriğine sahip kompozitler yüksek yüzey sertliği değerlerine sahiptir. Kompozit yapının dolgular arasındaki mesafe ne kadar kısa ise erozyon etkisine karşı direnç o kadar büyük olur. Dolgu parçacıklarının boyutu ve oranı ile kompozit reçinlerin kimyasal yapısı yüzey sertliği değerlerini etkileyen diğer faktörlerdir. Kompozit restorasyonların yüzey sertliği değerini etkileyen başka bir faktör de reçin matris içeriğidir. UDMA içeren kompozit reçinlerin (üretan dimetakrilat monomerleri) organik matrisindeki kompozit reçinlerin Bis-GMA içerenlerden (bisfenol-A glikidil metakrilat monomerleri) daha yüksek sertlik değerlerine sahip olduğu gözlemlenmiştir. Beyazlatma tedavileri günümüzde yaygın olarak uygulansa da, kompozitlerin yüzey sertliği üzerinde beyazlatma ajanlarının etkinliği konusunda bir fikir birliği yoktur. Bazı araştırmacılar, beyazlatma tedavisi sonrasında kompozit reçinlerin yüzey sertliğinin azaldığını, bazıları arttığını ve bazıları ise yüzey sertliği değerlerinde herhangi bir değişiklik olmadığını bildirmiştir. Yap ve ark. beyazlatma ajanlarının yüksek konsantrasyonlarda peroksit içerdiği restoratif malzemelerin yüzey sertlik değerleri üzerindeki etkilerini araştırmışlar ve %35 CP ve %35 HP içeren beyazlatma ajanlarının cam iyonomer, poliasit modifiye kompozit ve hibrit kompozitlerin yüzey sertliği üzerinde klinik olarak anlamlı bir etkisi olmadığını gözlemlemişlerdir.(AI)

Bu kitabın bölümleri bulunmamaktadır.

Atıf Sayısı :