Bu makalede, adli genetiğin tarihçesi ve gelişimi ele alınmaktadır. Adli bilimler, olay yerinden toplanan delillerin bilimsel veriler ışığında değerlendirilerek olaya karışan kişilerin tespitini ve olay yerinin mağdur veya faille ilişkisini belirlemeyi amaçlamaktadır. Bu amaç doğrultusunda, adli genetik olay yerinden toplanan biyolojik örneklerin analizini zorlaştıran durumlarda bile farklı moleküler genetik yöntemler kullanarak olayın çözümlenmesini ve failin bulunmasını hedeflemektedir.Adli genetiğin tarihsel gelişimine bakıldığında, genetik biliminin adli bilimlere uygulanmasıyla birlikte geliştiği görülmektedir. İnsan genom projesiyle birlikte genetik çalışmalar büyük bir ivme kazanmış ve adli genetiği doğrudan etkilemiştir. Bu gelişmeler, adli genetiği suçların açığa çıkarılmasında önemli bir araç haline getirmiştir.Adli genetik alanındaki çalışmalarda, ilk olarak kan grupları sistemleri ve daha sonra polimorfik enzim ve protein sistemleri kullanılmıştır. Ancak Alec Jeffreys ve çalışma arkadaşlarının 1984 yılında geliştirdiği \"DNA Fingerprint\" tekniği, adli genetik alanında yeni bir dönemin başlamasını sağlamıştır. Bu teknik, DNA'nın polimorfik çeşitliliğine dayanarak farklı boyutlarda kesilebilmesini temel almaktadır. İlk kez İngiltere'de bir cinsel saldırı olayının çözülmesinde kullanılan bu teknik, DNA verilerinin delil olarak kabul edilmesini sağlamıştır.Sonuç olarak, adli genetik alanındaki gelişmeler sayesinde olay yerinden toplanan biyolojik örneklerin analizi ve DNA analizi ile suçların çözümlenmesi daha etkili bir şekilde gerçekleştirilebilmektedir. Bu da adli makamların failin kim olduğu sorusuna yanıt verebilmesini sağlamaktadır.(AI)
Atıf Sayısı :