Bu makalede, ölümün insan hayatının ayrılmaz bir parçası olduğu ve her canlı varlığın karşılaşacağı doğal bir süreç olduğu vurgulanmaktadır. Ölümün farklı tanımlamaları olsa da, ortak noktası canlılığın geri dönüşümsüz olarak kaybedilmesidir. Modern toplumda ölüm kavramı özellikle tıp, din, hukuk ve sosyal alanlarda önemli bir yer tutmaktadır. Medeni hukuka göre ölüm anının belirlenmesi, kişinin hukuksal haklarını kaybetmesi ve malvarlığının mirasçılara geçmesi anlamına gelmektedir. Tıp alanında her doktor ölümle karşılaşabilir, bu nedenle tıp doktorlarının ölümü sadece tıbbi yönleriyle değil, bütüncül bir yaklaşımla değerlendirmesi ve ölüm sürecini anlaması gerekmektedir. Tıp alanında ölüm, dolaşım, solunum ve sinir sistemi fonksiyonlarının geri dönüşümsüz olarak kaybedilmesi olarak tanımlanmaktadır. Ölüm tanımı somatik ölüm olarak adlandırılmaktadır ve hukuken geçerlidir. Somatik ölümle birlikte hücresel ölüm süreci de başlamaktadır. Hücresel ölüm, hücrenin uyaranlara uygun yanıt verememesi ve yaşamsal fonksiyonlar için gerekli olan metabolik işlevlerin sona ermesi olarak tanımlanmaktadır. Hücresel ölümle birlikte dokular ve organlar arasındaki işbirliği sona erer ve kısa bir süre sonra otoliz ve çürüme meydana gelir. Somatik ölüm gerçekleştikten sonra bazı kimyasal reaksiyonlar ve kas uyarılmaları devam edebilir, ancak nükleer patlamalarda somatik ve hücresel ölüm aynı anda gerçekleşebilir.(AI)
Atıf Sayısı :