Bu bölümde, yenidoğan bebeklerin doğumda resüsitasyon ihtiyacı ve bu ihtiyacın nasıl karşılanması gerektiği ele alınmaktadır. Yenidoğan bebeklerin birçoğu doğumdan sonra solunumlarını sorunsuz bir şekilde başlatabilirken, bazı bebeklerin kurulama, taktil uyarı veya pozitif basınçlı ventilasyon gibi müdahalelere ihtiyaç duyduğu görülmektedir. Yaklaşık olarak her 10 bebekten 1'i kurulama ve taktil uyarıya, her 100 bebekten 3'ü ise pozitif basınçlı ventilasyona ihtiyaç duymaktadır. Ayrıca, her 1000 bebekten 1'i göğüs kompresyonu, her 10,000 bebekten 5'i ise kardiyak ilaç uygulaması gerektirmektedir. Yenidoğan resüsitasyonunun dünya genelindeki canlı doğum kayıplarının yaklaşık %25'inden sorumlu olduğu belirtilmektedir. Bu nedenle, her doğumda yenidoğan resüsitasyonunu sağlamak için gerekli ekipler ve ekipmanlar hazır bulunmalıdır. Yenidoğan resüsitasyonuyla ilgili ilk sistematik kitap 1987 yılında Amerikan Pediatri Akademisi tarafından yayınlanmıştır. Uluslararası işbirliği amacıyla kurulan ILCOR, yenidoğan resüsitasyonuyla ilgili uluslararası standartlar ve öneriler sunmaktadır. Türkiye'de de 1998 yılından bu yana Neonatal Resüsitasyon Programı uygulanmaktadır. Bu program, doğumda bebeğe müdahale etme yeteneğine sahip sağlık çalışanlarını hedeflemektedir. Viabilite sınırları, bir fetüsün hayatta kalabilecek şekle sahip olması olarak tanımlanmaktadır. Genellikle 25. gebelik haftası viabilite sınırı olarak kabul edilmektedir. Ancak, 22-24 hafta arası gebeliklerde resüsitasyon kararı belirsizlikler içermektedir. Bu kararı etkileyen faktörler arasında gebelik haftası, doğum ağırlığı, cinsiyet, antenatal kortikosteroid kullanımı ve perinatal bakım merkezine erişebilirlik yer almaktadır. Ülkemizde yasalara göre 22 hafta altı gebelikler abort olarak kabul edilmekte, 22 haftadan büyük ve canlılık belirtisi gösteren her bebeğe resüsitasyon uygulanması gerekmektedir.(AI)
Atıf Sayısı :