Pulse oksimetri, periferik arteriyel oksijen
satürasyonunu (%SpO₂) non-invaziv, sürekli ve gerçek zamanlı olarak izlemeye
olanak sağlayan, optik prensiplere dayalı bir teknolojidir. Kırmızı (660 nm) ve
kızılötesi (940 nm) ışık dalga boylarının hemoglobin tarafından farklı
düzeylerde absorbe edilmesi (Beer-Lambert yasasına dayalı absorpsiyon prensibi)
esasına dayanan bu yöntem, özellikle acil servis ve hastane öncesi alanlarda
hipoksemiye erken müdahale açısından kritik öneme sahiptir. Triaj, oksijen tedavisinin
titrasyonu, hava yolu yönetimi ve kardiyopulmoner resüsitasyon gibi birçok acil
durumda kullanılmaktadır. Cihazlar; parmak tipi, masaüstü, reflektans, transmisyon
ve giyilebilir formlar dahil olmak üzere çeşitli tiplerde geliştirilmiş olup,
kullanım amaçlarına göre farklı avantajlar sunmaktadır. Bununla birlikte pulse
oksimetrelerin klinik doğruluğu; karboksihemoglobin ve methemoglobin varlığı,
cilt pigmentasyonu, düşük perfüzyon durumları, hareket artefaktları, tırnak
kozmetik ürünleri ve çevresel ışık gibi çeşitli faktörlerden
etkilenebilmektedir. Ayrıca oksijen-hemoglobin dissosiyasyon eğrisindeki sağa veya
sola kaymalar, aynı arteriyel oksijen basıncı (PaO₂) düzeyinde farklı SpO₂
değerlerinin yorumlanmasına neden olabilir. Son yıllarda fotopletismografik (PPG) sinyallerin yapay
zeka algoritmaları ile analiz edilmesi, ölçüm doğruluğunu artırma potansiyeli
taşımaktadır. Tüm bu yönleriyle pulse oksimetreler, klinik karar destek
sürecinde değerli bir araç olmakla birlikte; sınırlamaları göz önünde
bulundurularak, hasta değerlendirmesinde tamamlayıcı parametrelerle birlikte
yorumlanmalıdır.
Bu kitabın bölümleri bulunmamaktadır.
Atıf Sayısı :