Bu kitap bölümü, verimsiz ve artan kaynak kullanımının neden olduğu iklim değişikliği, biyoçeşitlilik kaybı, kirlilik, sağlık sorunları ve yoksulluk gibi çok boyutlu küresel krizleri ele almaktadır. Çalışma, sürdürülebilir kalkınma hedeflerinin bu karmaşık sorunlara bütüncül ve sistematik çözümler sunma potansiyelini tartışmaktadır. Yalnızca teknolojik yeniliklerin sürdürülebilirlik için yeterli olmadığı, bunun yanında sosyal dönüşüm, toplumsal adaptasyon ve davranış değişikliklerinin de dirençli sistemler oluşturmak açısından zorunlu olduğu vurgulanmaktadır. Bu çerçevede, dünya nüfusunun ve ekonomik faaliyetlerin büyük bölümünü barındıran kentler, hem ekolojik tahribatın hem de sürdürülebilir dönüşümün merkezinde yer almaktadır. Kentsel sürdürülebilirliğin sağlanması için sürdürülebilir konut uygulamaları, kentsel dönüşüm projeleri, yeşil alanların artırılması, yenilenebilir enerji kullanımı ve çevreci teknolojilerin entegrasyonu gibi stratejiler ön plana çıkmaktadır. Bölüm, ekolojik ve sosyal hedefleri bütünleştiren eko-sosyal inovasyon kavramını, sürdürülebilirlik geçişlerini destekleyen bütüncül bir yaklaşım olarak incelemektedir. Sosyal inovasyonun toplumsal problemlere yenilikçi çözümler geliştirme potansiyelinden hareketle, eko-sosyal inovasyonun kent ölçeğinde dönüşüm yaratmadaki rolü tartışılmaktadır. Teorik çerçeve ve örnek vakalar aracılığıyla, tasarımın bu dönüşüm süreçlerinde oynadığı yönlendirici ve dönüştürücü rol vurgulanmakta; kentlerde ekolojik farkındalık ile toplumsal refahı bütünleştiren bir yaklaşım önerilmektedir.