Sekülerleşme, en kısa tanımıyla bireysel ve toplumsal
bağlamda dinin etkisinin azalmasıdır. Dini inançların, ibadet ya da kurumların
sosyal ve kamusal alandan şahsi alana çekilmesi sürecini anlatmaktadır.
Sekülerleşme kavramı başka birçok kavramla ilintilendirilmektedir. Bunların
başında; modernleşme, sanayileşme ve şehirleşme gibi terimler gelmektedir.
İlgili süreçlerle ilişkilendirilen sekülerleşme, özellikle Batı toplumlarında
sosyal bilimlerin başat araştırma konularından biri olmuştur. Bu noktada özellikle
Max Weber’in "dünyanın büyüsünün bozulması" kavramı, ilgili
kavram haritasının ilişkilerini anlatmada kullanılmaktadır. Sekülerleşme, dini
kurumların etkisinin azalmasından başka durumlara da işaret etmektedir.
Örneğin, bireylerin hayatlarında dini inanç ve anlamların çarpan etkisini
azalması ilgili durum bağlamında değerlendirilebilir. Ancak bu süreç, her
toplumda aynı biçimde cereyan etmemektedir. Çünkü sekülerleşme; kültürel, tarihsel
ve politik bağlamlara göre değişiklik göstermektedir. Eleştirel olarak
bakıldığında, sekülerleşme sadece dinin azalmasını değil, buna ilave olarak
dinin farklı şekillerde yeniden anlamlandırılmasını ve bireyselleştirilmesi
konu başlıklarını da içermektedir. Genel anlamda sekülerleşme laiklik kavramı
ile karıştırılmaktadır. Ancak ilgili iki kavramın temel ayrım noktası işaret
ettikleri bağlamlardadır. Bu bakımdan sekülerleşme zamana vurgu yaparken laiklik
ise mekâna değinmektedir. Dolayısıyla bu noktadan iki kavramın anlam alanlarını
belirlemek mümkündür.
Atıf Sayısı :