Yardımcı üreme teknikleri, invaziv ve noninvaziv süreçleri kapsayan bir dizi araç ve teknikleri tanımlar. Bu teknikler, üreme biyolojisinde bilginin ilerlemesi, klinik tekniklerin genişletilmesinde ve kalıtsal genetik koşulların teşhisinde önemli bir rol oynar. İnsanlardan ve araştırma amaçlı bazı canlıların overinden oosit alımını takiben yapılan işlemlere yardımcı üreme teknikleri adı verilmektedir. Son zamanlarda infertilite probleminin artmasıyla birlikte yardımcı üreme tekniklerinin gelişerek yaygınlaşması, infertil çiftler için umut kapısı olmuştur. İlk olarak yardımcı üreme teknikleri 25 Haziran 1978 tarihinde fizyolog Robert Edwards ve jinekolog Patrick Steptoe'nin çalışması ile ilk IVF (İn Vitro Fertilization) bebeği olan Louise Brown'un doğmasıyla ortaya çıkmıştır. Bu doğumla birlikte bu alanda gelişmeler hızlanmıştır. Yardımcı üreme teknikleri arasında en çok tercih edilenler IVF ve ICSI'dır. Günümüzde özellikle yaşlı infertil kadınların sayısının artması nedeniyle IVF/ICSI başvuruları da artmıştır. Bu teknikler sayesinde ileri yaş gebe kalma olasılığı artmıştır. Ancak bu tekniklerde istenmeyen çoklu gebelikler ortaya çıkabilir. Uygulanan yardımcı üreme tekniklerinde embriyonun 3 ve daha fazla enjekte edildiğinde implantasyon şansı %30 civarındadır. Bu nedenle Sağlık Bakanlığı tarafından yayınlanan yönetmelikte çoğul gebelikleri önlemek için üçüncü denemesi olan, 35 yaş ve üstü olan kadınlara 2 embriyo verilmesi uygun bulunmuştur. Yardımcı üreme teknikleri arasında yer alan diğer yöntemler ise IUI, GIFT, ZIFT ve TET'tir. Bu tekniklerin kullanımı çiftlerin infertilite nedenine bağlı olarak belirlenir ve çeşitli komplikasyonlarla birlikte gelir.(AI)
Atıf Sayısı :