İnsanlık tarihi boyunca
devletler, toplumlar veya bireyler birbirlerine üstünlük sağlayabilmek amacıyla
zamanın olanak ve teknolojilerini kullanmışlardır. 20. yy.’da kimya, mikrobiyoloji
ve fizik alanındaki gelişmelere bağlı olarak kimyasal, biyolojik ve nükleer
silahlar geliştirilmiştir. Günümüzde Kimyasal Biyolojik Radyasyon ve Nükleer (KBRN);
kasten, kazaen veya doğal afetler sonucu ortama yayılarak insan ve çevre
üzerine birçok olumsuz etkiler oluşturan kimyasal, biyolojik, radyolojik ve
nükleer tehlikeli maddeleri ifade etmektedir. Bu perspektiften KBRN olayları; afet başlığı
altında “Yapay Kaynaklı Afetler” yani insan eliyle gerçekleşen afetler
olarak tanımlanmaktadır. Biyolojik
savaş, insan, hayvan ve bitkilerde hastalık ve ölümlere neden olmak için
mikroorganizmaların ve/veya mikrobiyal, bitki veya hayvan kaynaklı toksinlerin
kasıtlı olarak kullanılmasıdır. Biyoterörizm ise; ideolojik, dini veya
siyasi inançlardan kaynaklanarak zayiat, terör, toplumsal yaşamı durdurmak veya
ekonomik kayıp yaratmak amacıyla biyolojik ajanların şahıslara, gruplara veya
daha geniş nüfusa karşı kullanılması olarak tanımlanmaktadır. Günümüzde kitle
imha silahlarına karşı tümüyle hazırlıklı olma olasılığı yoktur. Her ne kadar gelecekteki
biyoterör olaylarının bireyleri veya kurumları hedef alan küçük ölçekli
saldırılar olacağı öngörülse de mikrobiyoloji, genetik ve nanoteknoloji
alanındaki gelişmeler, mikroorganizmaların patojenik özelliklerini ve çevre
koşullarına uyumlarını artıracak ve mevcut tedavilere dirençli hale getirecek
modifikasyonlara izin vererek bir saldırının sağlık ve ekonomik sonuçlarını
artıracaktır. Sistemin[AA1] biyolojik
bir ajanın salınımına hızlı ve doğru yanıt verebilmesi için multidisipliner bir yapılanmanın
oluşturulması, kurumlar arası iş birliği ile acil durum planlarının
hazırlanması gereklidir.
Atıf Sayısı :