Sanat içimizdeki iyileştirici
gücün dışavurumu için önemli bir araç konumundadır. İyileştirme gücü,
sanatçının eseri ile izleyici arasında gerçekleşirken, aynı zamanda sanatçının
kendini iyileştirme yöntemlerinden biri olarak da sanat tarihinde çokça
örnekleriyle karşımıza çıkar. Hatta kimi zaman bu durumun doğrudan sanatçının
kendini şifalandırma yöntemi olduğunun da altını çizmek gerekir. Şifa,
kronolojik bir zaman çizelgesi veya bitiş noktası olan düz bir çizgide değil,
esasında içsel bir yolculukta karşılaşılan çoklu bir sürecin spiritüel
ürünüdür. Süreci vurgulayan bir kavram olarak “süre; sınırları geçirgen, amorf
ve birbiri içinde eriyen anların bir kaynaşması, bir dağılımıdır.” Sanatçının
yaşam deneyimi, belleğine kazınan anlar, sürenin kendinde korunma halini
katmanlar biçiminde izleyicisine gösterir. İzleyici, sanatçının dışavurumuna
tanık olan yansıtıcı bir görevi üstlenmektedir. İyileşme ve/veya şifa
etkileşimle paylaşılan ve çoğalan özellikleri kendinde taşımaktadır. İyi olma
hali dediğimiz şey iyi bir yaşamı beraberinde getirir. Bu araştırmada da
vurgulanmak istenen, sanatçının kendi yaratım potansiyeli ile gerçekleştirdiği
iyileştirici dışavurumun, aslında kendinde bir şifaya da neden olması
yönündedir.
Atıf Sayısı :