Romanın Ortaya Çıkışı Ve On Sekizinci Yüzyıl İngiliz Romanı
Anahtar Kelimeler
İngiliz edebiyat tarihinde 18. yüzyılda kaleme alınan
erken düzyazı örneklerinde, daha çok toplumsal ilişkilerin, ahlak ve erdem gibi
kavramların eleştirildiği denemelerin ve politik hicivlerin öne çıkmasına
karşın bu yüzyıl, ayrı bir edebi tür olarak romanın doğuşuna sahne olmuştur.
“Romanın Ortaya Çıkışı ve On Sekizinci Yüzyıl İngiliz Romanı” başlıklı bu bölümde
ele alacağımız şekliyle, romanın ortaya çıkışını bu yüzyıla tarihlendirerek
İngiliz edebiyatında türün ilk örnekleri arasında Daniel Defoe tarafından
kaleme alınan Robinson Crusoe (1719) adlı eser olduğunu kabul edeceğiz;
bunun yanı sıra, romanın ayrı bir tür olarak ortaya çıkmasında önemli rol
oynayan Samuel Richardson’ın “mektup roman” türünde sunduğu Pamela (1739-1740),
Henry Fielding’in buna yanıt olarak yazdığı Joseph Andrews (1742) ve
Laurence Sterne tarafından (otobiyografik) anlatının sorgulandığı Tristram
Shandy (1760-1767) gibi öne çıkan diğer romanları ele alacağız. Bununla
birlikte, romanın tanımını nasıl yaptığımıza ve hangi kuram veya kuramcıları
takip ettiğimize bağlı olarak romanın doğuşunu daha önceki dönemlere
dayandırmak ve ilk roman örneğinin İspanyol edebiyatının şaheserlerinden Don
Quijote (1605) olduğunu iddia etmek de mümkündür. Aynı şekilde, romanının
ortaya çıkış sürecini 18. yüzyılın ortalarına gelindiğinde artık “kanon” kabul
edilen yazarların “yenilikçi” anlatılarıyla tamamlanmış olarak görebilmek de mümkündür.
Ancak kanonlaşma karşıtı akımların son zamanlardaki etkin çabalarıyla dâhil
olabilen yeni başlıklar, artık sınırları geçirgen kılmayı başarmıştır. Robinson
Crusoe’yla başladığı söylenen değişimin izlerini, daha önceki zamanlara,
Aphra Behn’den de öncesine taşımak olası. Aynı durum, 18. yüzyılın ikinci
yarısı için de geçerli ve sınırları zorlayan her yeni başlık romanın
gelişiminde yeni yönelimleri de beraberinde getiriyor. Bu bölümde de
tartışıldığı gibi, aslında türünün doğası gereği yeniliklere açık olması
sayesinde roman, her zaman değişime ve evrilmeye de açık olacak ve Bakhtin’in
de öne sürdüğü gibi, epik şiirin aksine son halini al(a)mayacak bir tür olarak
kalacaktır sonucu çıkarılabilir.
Atıf Sayısı :