Toplumsal cinsiyet ve sağlık arasındaki ilişki, insanların sosyal olarak inşa edilmiş rolleri, davranışları ve kimlikleriyle sağlık ve refahlarını etkileyen önemli bir faktördür. Cinsiyet, biyolojik olarak kromozomlar, genler, hormonlar ve üreme/cinsel anatomi gibi fiziksel ve fizyolojik özelliklerle ilişkilendirilen bir kavramdır. Toplumsal cinsiyet ise kadın, erkek ve cinsiyet çeşitliliği olan insanların sosyal olarak inşa edilmiş rollerini, davranışlarını ve kimliklerini ifade eder. Bu kavramlar, insanların kendilerini ve birbirlerini nasıl algıladıklarını, nasıl davrandıklarını ve toplumdaki güç ve kaynakların dağılımını etkiler.Küresel olarak, kadınlar genellikle erkeklerden daha uzun yaşarlar ve bazı durumlarda bu fark 10 yıldan fazla olabilir. Ayrıca, hastalık yükü açısından erkekleri daha fazla etkilese de, kadınların bir engelle daha uzun süre yaşama olasılığı daha yüksektir. Bu farklılıkların bir kısmı biyolojik farklılıklardan kaynaklanabilir, ancak toplumsal cinsiyetin de etkisi vardır.Toplumsal cinsiyet, sağlık ve refah üzerinde karmaşık etkilere sahiptir. Toplumsal cinsiyet normları ve stereotipleri, kadınların ve erkeklerin davranışlarını sınırlayarak eşitsizliklere yol açabilir. Örneğin, kadınlar genellikle erkeklerden daha kötü ruh sağlığı, kronik hastalık ve engellilik gibi sağlık sorunlarına sahiptir. Bu durum, toplumsal cinsiyet eşitsizliklerinden kaynaklanan haksız ve önlenebilir sağlık farklılıklarının varlığını göstermektedir.Cinsiyet eşitsizlikleri, sağlık durumu ve sağlık hizmetlerine erişimde bazı eşitsizliklere neden olabilir. Örneğin, kadınlar toplumun normları nedeniyle sağlık bakımını alamayabilir veya erkekler riskli davranışları teşvik edildiği için daha fazla sağlık sorunuyla karşılaşabilirler.Bu nedenlerle, toplumsal cinsiyetin sağlık üzerindeki etkilerini anlamak ve eşitsizliklerle mücadele etmek önemlidir. Bu, sağlık hizmetlerinin daha adil ve eşitlikçi bir şekilde sunulmasını sağlayabilir ve toplumun genel sağlık durumunu iyileştirebilir.(AI)