Hasar kontrol cerrahisi, ciddi travmalı hastalarda hayat kurtarıcı bir yaklaşım olarak kullanılan bir cerrahi yöntemdir. Bu yöntem, hipotermi, asidoz ve koagülopati gibi ölüm riskini artıran faktörlerin kısır döngüsünü kırmayı hedefler. Bu yaklaşımın en önemli aşaması, uygun hastaların seçimidir. Uygun hastalarda hayat kurtarıcı bir işlem olabilirken, uygun olmayan hastalarda ciddi komplikasyonlara neden olabilir. Hasar kontrol cerrahisi üç aşamadan oluşur: birinci aşamada, kanama ve kontaminasyonun kontrolü için en kısa sürede ve en basit yöntemlerle ilk ameliyat gerçekleştirilir; ikinci aşamada, ölüm riskini azaltmak için hasar kontrol resüstasyon yöntemleri uygulanır; üçüncü aşamada ise tamamlayıcı ve tamir amaçlı ana ameliyat veya ameliyatlar yapılır. Hasar kontrol cerrahisi, karaciğer, pelvis ve retroperitonyum gibi dikilemeyen veya bağlanamayan cerrahi kanamaların kontrolü ile sınırlı olarak kullanılmıştır. Bu yöntem, 20. yüzyılda tanımlanmış ve zamanla geliştirilmiştir. Travma hastalarında sık görülen hipotermi ve hipotansiyon, hasar kontrol cerrahisinin temel sorunlarından biridir. Hipotermi, artmış çevresel maruziyet, termoregülasyon mekanizmalarının yetersiz çalışması, ısıtılmamış sıvılarla resüstasyon ve artmış ısı kaybı gibi faktörlerden kaynaklanır. Hipotermi, vücut sıcaklığının 35°C'nin altına düşmesiyle yaşam şansını azaltır ve 32°C'nin altında ölüm kaçınılmaz hale gelir. Hipotermi, koagülasyon bozukluklarına ve kardiyak fonksiyonlarda bozulmalara neden olabilir. Travma hastalarında erken dönemde görülen koagülasyon bozuklukları, mortalitenin bağımsız bir göstergesidir. Koagülasyon bozukluklarının en önemli nedeni hipotermidir. Bu nedenle, hastaların ısıtılması ve aşırı sıvı yüklenmesinden kaçınılması önemlidir. Hasar kontrol cerrahisi, travmalı hastalarda hayat kurtarıcı bir yöntem olmasına rağmen, uygun hastaların seçimi ve uygun tekniklerin kullanımı büyük önem taşır.(AI)
Atıf Sayısı :