Duyu fizyolojisi, doku, renk, ses, sıcaklık, koku ve tat gibi duyusal algılarımızın nasıl oluştuğunu inceler. Bu algılar, duyusal reseptörlerden beyne iletilen sinir uyarılarıyla gerçekleşir. Duyu reseptörleri, çeşitli enerji formlarını sinir aksiyon potansiyellerine dönüştürerek merkezi sinir sistemine ileten nöronlardır. Farklı duyu modaliteleri, sinir yolları ve sinaptik bağlantılardaki farklılıklardan kaynaklanır. Örneğin, işitme siniri ve görme siniri aynı sinir sinyallerini iletseler de beyin, bu sinyalleri farklı şekillerde yorumlar.Duyularımızın enerji filtreleri olduğunu biliyoruz. Örneğin, görme algımız sadece görünür spektrumda bulunan ışığı algılar. Ultraviyole ve kızılötesi ışık gibi diğer enerji türleri normalde görülemez. Soğuk algısı ise tamamen sinir sisteminin bir ürünüdür, çünkü fiziksel dünyada soğuk diye bir şey yoktur, sadece sıcaklık dereceleri vardır. Ancak soğuk algısı, hayatta kalabilmemiz için önemlidir. Duyusal fonksiyonlarımızın sınırlamalarına rağmen, çevremizle etkileşime geçebiliriz.Duyusal reseptörler, yapı ve fonksiyonel kriterlere göre sınıflandırılabilir. Yapısal olarak, duyu nöronlarının dendritik uçlarına dayanarak kategorize edilebilirler. Fonksiyonel olarak ise, uyaranın enerji türüne göre sınıflandırılabilirler. Örneğin, kemoreseptörler kimyasal uyaranları algılar, fotoreseptörler gözdeki ışığı algılar, termoreseptörler ise sıcaklık değişikliklerine tepki verir. Mekanoreseptörler ise mekanik deformasyonlarla uyarılır, örneğin derideki dokunma ve basınç reseptörleri ile iç kulaktaki tüy hücreleri.Duyu fizyolojisi, insanların çevreleriyle nasıl etkileşime geçtiğini ve duyusal algılarının nasıl oluştuğunu anlamamıza yardımcı olan bir alandır.(AI)