Bu bölümde, kas-iskelet sistemi tümörlerinde biyopsi prensiplerinden bahsedilmektedir. Biyopsi yeri, son cerrahiye göre belirlenmeli ve muskuloskeletal tümörler konusunda deneyimli onkoloji cerrahları tarafından dikkatlice planlanmalıdır. Biyopsi alınırken kurallara sıkı bir şekilde uyulması her zaman gereklidir. Tümör dokusunun çevre dokulara yayılmadan en kısa sürede histolojik inceleme için yeterli miktarda aktif tümöral kitle elde edilmelidir. Biyopsi seçimi, tümörün boyutu, yeri ve patologun deneyimine dayanarak belirlenmelidir. Biyopsi, tanı için bir kısayol değil, en son uygulanması gereken bir tanı yöntemidir. Tüm klinik ve radyolojik tetkikler önceden gözden geçirilmelidir.Musculoskeletal tümörler, kemik ve yumuşak dokudan köken alan nadir tümörlerdir ve yetişkin tümörlerinin %1'ini oluştururlar. Son yıllarda neoadjuvan ve adjuvan tedavilerin geliştirilmesi ve ekstremite koruyucu cerrahi tekniklerinin kullanılmasıyla MST'lerin yaşam kalitesinde ve araştırmalarında önemli bir artış olmuştur. Tanıya ulaşmada, hastanın yaşı, öyküsü, fizik muayene bulguları, laboratuvar testleri, kemik korunumu, radyolojik ve klinik parametreler ve laboratuvar sonuçları önemli ipuçları sağlayabilir. Lezyonun büyüme hızı, ağrı, nörolojik belirtiler, diğer dokularla ilişkisi, derinliği ve hareketliliği tanı için önemli parametrelerdir. Etkili bir klinik değerlendirme, tanı ve tedavi başarısını artıracaktır. Değerlendirme, izleyicinin davranışına bağlı olarak her hasta için özelleştirilmelidir. MST'lerin tanısında en doğru yaklaşım, klinik, radyolojik ve patolojik değerlendirmelerin birlikte yapılmasıdır.Lezyonun olası ayırıcı tanısı, farklı radyolojik tetkiklerin (röntgen, ultrasonografi, bilgisayarlı tomografi (BT), manyetik rezonans (MR), sintigrafi) kullanımıyla malign olup olmadığının belirlenmeye çalışılmasıdır. Çoğu MST'nin görüntüleme özellikleri spesifik değildir ve kesin bir tanı için histopatolojik inceleme genellikle gereklidir. Kemik tümörlerinin radyografik değerlendirmesinde, lezyonun yoğunluğu, kemik yıkımının tipi, lezyon kenarlarının özellikleri, korteks değişikliği, matris mineralizasyonu, periost reaksiyonu ve kemik dışına uzanan yumuşak doku kütlesi gibi özelliklere dikkat edilmelidir. Tanı ve tedavi için cerrahi, özellikle onkolojik radyoloji deneyimi olmayan merkezlerde hazırlanan görüntüleme raporlarına dayanarak yapılmamalıdır. Klinik bulgular genellikle ağrı, yumuşak doku şişmesi veya patolojik kırıklar nedeniyle ortaya çıkar. Sıklıkla tümöral kütlenin enfeksiyondan ayırt edilmesinde zorluk vardır.MST'lerin tanı ve tedavisi, ortopedi, radyoloji, patoloji, tıbbi onkoloji, radyasyon onkolojisi, nükleer tıp, fizyoterapist, ortez ve protez uzmanı, hemşireler, hastalar ve yakınları konusunda uzmanlaşmış bir ekip tarafından çok disiplinli bir yaklaşımla planlanmalıdır. Klinik ve radyolojik muayene ile tanı konulamayan agresif görünümlü lezyonlarda, 5 cm'den daha büyük derin yumuşak doku lezyonlarında ve tanısı belirlenemeyen semptomatik hastalarda tanıyı belirlemek için biyopsi yapılmalıdır. Biyopsi, kemik ve yumuşak doku tümörlerinde tanı ve tedavinin temelini oluşturur. Biyopsi genel olarak basit ve kolay bir işlem gibi görünse de, özellikle malign tümörlerde, farklı bir insizyon kullanma, yanlış planlanmış biyopsiler veya patologla işbirliği eksikliği gibi düzgün planlanmamış biyopsiler, geri dönüşü olmayan morbidite ve mortaliteye neden olabilir. Bu durumda, biyopsi, hastaya yarardan daha fazla zarar vereceği için en azından özel olarak eğitimli uzmanlar tarafından ve ana tedaviyi üstlenecek merkezlerde yapılmalıdır. Biyopsi prosedürü, kesin cerrahi gibi dikkatlice planlanmalıdır. Son tanı, biyopsi materyalinin değerlendirilmesiyle histopatolojik olarak konulur. Biyopsi gibi kısmi örnekleme ile yapılan patolojik değerlendirmede, küçük bir örneğin büyük hacimli tümörün tamamını tam olarak temsil etmediği göz önünde bulundurulmalıdır. Bu n(AI)
Atıf Sayısı :