Diyabet, M.Ö. 1500’lü yıllardan beri bilinen ve kan glukozunu düzenleyen insülin hormonunun eksikliğinin sonucunda görülen kronik bir hastalıktır. Diyabetle ilgili bilinen en eski kaynaklara M.Ö. 1550’li yıllarda Mısır papirüsünde (Ebers) rastlanmaktadır. DSÖ (Dünya Sağlık Örgütü) tahminlerine göre, her yıl yaklaşık 3.4 milyon, IDF (Uluslararası Diyabet Federasyonu) 2021 tahminlerine göre ise 6.7 milyon kişi diyabet ve komplikasyonlarına ilişkin nedenlerle kaybedilmektedir. Dünyada, diyabet epidemiyolojisi ile ilgili verileri DSÖ ve IDF gibi kurumlar toplamaktadır. Bu veriler düzenli bir şekilde bilgilendirme amaçlı yayınlanmaktadır. IDF tarafından iki yılda bir yayınlanan “Diyabet Atlası” nın 10. Baskısında, 2021 yılı itibariyle 537 milyon erişkin yaşta diyabet hastasının bulunduğunu, bu kişilerin %80’inin düşük ve orta gelirli ülkelerde yaşadığı bildirilmiştir. Obezite, dengesiz beslenme, hareketsiz yaşam, yüksek tansiyon, aile öyküsü, nüfusun yaşlanması, hızlı kentleşme, stres dünyada diyabet epidemisinin artışından sorumlu en önemli nedenler olarak karşımıza çıkmaktayken bir diğer önemli tetikleyici olarak görülen D vitamini düşüklüğüdür. D vitamini ve Tip 2 DM arasındaki ilişkiyi anlayabilmek için insan ve hayvan deneyleri yapılmıştır. Sonuca baktığımızda gerek insan gerekse de hayvanlar üzerinde yapılan deneysel çalışmalara baktığımızda D vitamini yetersizliğiyle Tip 2 DM arasındaki ilişki bulunduğunu bizlere göstermektedir. Bununla beraber D vitamini takviyesiyle alakalı çalışmaların özellikle Tip 2 DM’ de net bulguların bulunmadığını ortaya koymaktadır. Yeterli sayıda hastanın olması, tedavinin ne zaman başlayacağı ya da süresinin belirli olması bu duruma olumlu katkı sağlayabilir. Bu sebeplerden dolayı, D Vitamininin uzun süreçteki etkileriyle alakalı; diyabet tanısında daha uzun süreli ve daha fazla katılımcının bulunduğu büyük çalışmalara ihtiyaç duyulmaktadır.