Solid organ transplantasyonu, yirminci yüzyılın başlarında başlayan bir süreçtir. Bu süreçte, deneysel modellerde yapılan denemeler, insanlara uygulanmaya başlanmış ve günümüzde kullanılan tekniklerin temelleri oluşturulmuştur. Tarihçeye bakıldığında, Alexis Carrel, Mathieu Jaboulay ve Julius Doerfler'in vasküler anastomoz tekniği üzerinde yaptığı çalışmalar, solid organ transplantasyonunda kullanılan vasküler anastomozların temelini oluşturmuştur. Bu çalışmalara dayanarak, Emerich Ullman köpeklerde ilk böbrek ototransplantasyonunu gerçekleştirmiştir. Jaboulay ise 1906'da iki hastada ilk kez ksenotransplantasyonu denemiştir. Ancak o dönemde immünosüpresif tedavi protokolleri gelişmediği için bu ameliyatlar başarısız olmuştur. Bu dönemde, solid organ transplantasyon cerrahisinin en büyük katkısı, operasyonun gerçekleştirilmesi için gereken tekniklerin geliştirilmesidir. Daha sonra yapılan araştırmalar, rejeksiyon mekanizmaları ve immünolojik reaksiyonlar üzerine odaklanmıştır. Özellikle Medawar ve arkadaşları, deri greftlerinde yaptıkları çalışmalarda immünolojik mekanizmaların greftin canlılığını etkileyen ana etken olduğunu göstermiştir. Roy Calne, 1960'ta deneysel böbrek transplantasyonu modelinde 6-merkaptopürinin greft ömrünü uzattığını saptamıştır. Karaciğer transplantasyonunun öncü ismi Thomas Earl Starzl, 1963'te azatiyoprin ve kortikosteroid protokolünü kullanarak renal transplantasyon sonrası bir yıllık greft sağ kalımını %70 olarak bildirmiştir. David Milford Hume ise 1951-1954 yılları arasında insanlarda dokuz böbrek transplantasyonu gerçekleştirmiştir. Bu çalışmalar, solid organ transplantasyonunun gelişimine önemli katkılar sağlamıştır.(AI)
Atıf Sayısı :