1970'lerin ortalarından sonra kranyoservikal kompresif lezyonlara yaklaşım yöntemlerinde önemli değişiklikler yaşanmıştır. Önceden tüm olgularda posterior dekompresyon uygulanması gerektiği düşünülürken, yeni yaklaşımda lezyon yerine göre dekompresyon uygulanması tercih edilmektedir. Bu değişim, ventral servikal yaklaşımların gelişmesiyle başlamıştır. Ekstrafaringeal ve transoral yaklaşımlarla üst servikal bölgeye ventral yaklaşımlar geliştirilmiştir. Ayrıca kranyoservikal bölgeye 360 derece dekompresif yaklaşımlar da mümkün hale gelmiştir. Hastaların hikayesi, muayene bulguları ve uygun radyolojik görüntülemeler dikkate alınarak cerrahi yaklaşım belirlenmelidir. Spinal kanal basısı ve instabilite göz önünde bulundurulmalıdır. Cerrahiye aday olan hastalara yapılacak yaklaşım, basının lokalizasyonuna göre belirlenmelidir. Eskiden kranyoservikal bölgedeki her bası için posterior yaklaşım kullanılırken, şimdi ventral lezyonlarda dorsal yaklaşım daha etkili olabilmektedir. Dorsal yaklaşım, travma, tümör, enfeksiyon ve romatoid artrit gibi patolojilerin tedavisinde kullanılabilir. Akondroplazi ve Chiari malformasyonu gibi durumlarda da dorsal dekompresyon tercih edilmektedir. Dorsal yaklaşımın uygulanması için hastaya yüzükoyun pozisyon verilir ve gerekirse traksiyon veya immobilizasyon yöntemleri kullanılır. Dorsal yaklaşım, kemik çıkarılması ve stabilizasyon gibi işlemleri içerebilir. Bu yeni yaklaşımlar, kranyoservikal bölgedeki lezyonların tedavisinde daha etkili sonuçlar elde edilmesini sağlamaktadır.(AI)
Atıf Sayısı :