Akut Hücresel Ve Humoral Rejeksiyonların Kliniği, Tanısı Ve Tedavisi, Güncel Yaklaşımlar
Anahtar Kelimeler
Son yıllarda kullanılan güçlü immünsupresif ilaçlar sayesinde, akut rejeksiyon insidansında büyük bir azalma görülmüştür. Ancak hücresel ve humoral rejeksiyon hala böbrek nakli sağkalımını olumsuz etkilemektedir. Akut rejeksiyonun çoğu T hücreleri tarafından oluşurken, yaklaşık %12-37'si humoral komponent içermektedir. Böbrek nakli hastalarının yönetiminde, allogreft rejeksiyonunu önlemek için immünsupresyon seviyesini optimize etmek önemlidir. Ancak aynı zamanda ilaç toksisitesi, diyabet, dislipidemi, enfeksiyon ve malignite gibi yan etkilerin önlenmesi için immünsupresif ilaçların minimize edilmesi gerekmektedir. Akut rejeksiyon, canlıdan yapılan nakillerde daha az görülürken, risk faktörleri arasında presensitizasyon, HLA uyumsuzluğu, pediatrik alıcılar, Afro-Amerikalılar, kan grubu uyumsuzluğu, uzamış soğuk iskemi süresi ve gecikmiş greft fonksiyonu bulunmaktadır. Akut rejeksiyon atakları uzun dönem greft sağkalımını etkileyebilir, ancak her atak greft sağkalımını etkilemez. Akut rejeksiyonun zamanı, ciddiyeti ve tedaviye yanıt derecesi uzun dönem sonuçları etkilemektedir. Son yıllarda akut rejeksiyon insidansında azalma görülmesine rağmen, uzun dönem greft sağkalımında benzer bir iyileşme olmamıştır. Akut hücresel rejeksiyon indüksiyon ajanlarıyla önlenebilirken, antikor aracılı rejeksiyonun tanınması ve tedavi edilmesi zor olabilir. Akut rejeksiyonun düşük insidansı, immünsupresyon ve ilaç toksisitesi arasında bir denge gerektirir. Akut rejeksiyon, allogreft fonksiyonlarının bozulmasıyla birlikte spesifik patolojik değişikliklerin görüldüğü bir durumdur. Akut rejeksiyonun iki ana histolojik formu vardır: akut hücresel rejeksiyon ve akut humoral rejeksiyon. Subklinik rejeksiyon ise serum kreatinin konsantrasyonunda artış olmadan gerçekleşen bir durumdur.(AI)
Atıf Sayısı :