Bu kitap, göç, kimlik ve psikopolitiği ele almaktadır. Göç, insanların farklı nedenlerle yer değiştirmesi veya yerinden edilmesi sonucunda ortaya çıkan bir olgudur. Göç eden insanlar, kendi hikayelerini yanlarında götürmekte ve yeni yerlerde bu hikayeleri üzerine yenilerini yazmaktadır. Ancak modern zamanlarda göç olgusu olumlu bir etki yaratamamış, aydınlanma düşüncesi göç üzerinde de kendini göstermeye devam etmiştir. Göç, genellikle insanların gölgesi altında ezildiği ve bireysel deneyimlerin göç teorileri ve sosyal teoriler karşısında yok sayıldığı bir durum olarak görülmüştür. Bu çalışmada, insanın değerli olduğu düşüncesiyle, farklı nedenlerle yurt dışına göç eden insanların kimliklerindeki değişim psikopolitik açıdan incelenmiştir.Göç olgusu, başlangıçta sadece fiziksel bir hareketlilik ve mekansal değişim olarak görülmüştür. Ancak daha sonra göç, ülkelerin nüfus yapısını değiştirmiş ve bu değişimle birlikte farklı sosyal ilişki ve etkileşim ağları oluşmuştur. Rekabet, entegrasyon, asimilasyon ve çatışma gibi durumlar göçün sosyal etkileri arasında yer almaktadır. Sanayi toplumuna geçişle birlikte göç, sosyal bilimlerin ilgi alanına girmiş ve sanayileşmeyle birlikte meydana gelen hızlı değişimler sadece mekansal değil, sosyo-ekonomik, sosyo-politik ve kültürel değişimleri de beraberinde getirmiştir. Bu değişimler göçün önüne geçilemez hale gelmiş ve göçmenler, yaşadıkları ülkelerin vatandaşları gibi hissetmeye başlamıştır. Ancak bazı göçmenler, geleneksel bağlarından kopmamak adına vatandaşlık bağını kabul etmemiştir. Göçmenler, sahip oldukları kimliklerini sorgulamak durumunda kalmışlardır. Bu kitap, Türkiye'den Avrupa'ya göç edenlerin 60 yıllık süreçte yaşadıkları gelişmeleri inceler.(AI)
Atıf Sayısı :