Renal kitleler, günümüzde yaygın olarak kullanılan kesitsel görüntüleme yöntemlerinin artmasıyla birlikte giderek artan bir insidansa sahip olmuştur. Renal hücreli karsinom (RHK) tanısı konulan hastaların sayısı her yıl artmakta olup, bu hastalar genellikle küçük lokalize lezyonlarla başvurmaktadır. Minimal invaziv teknolojiler, RHK dahil birçok tümörde cerrahiye alternatif olarak hızla kabul görmektedir. Radyofrekans ablasyon (RFA) ve kriyoablasyon, en yaygın olarak kullanılan tekniklerdir. Bunun yanı sıra mikrodalga, yüksek yoğunluklu odaklanmış ultrason ve geri dönüşümsüz elektroporasyon gibi alternatif enerji kaynakları da umut vaad etmektedir. Ablatif tedaviler, hastalıklı alanlardaki hücrelerin ölümünü minimal invaziv olarak sağlamaktadır. Son yıllarda ablatif tedaviler, kolay uygulanabilir olmaları, düşük komplikasyon insidansı, ciddi morbiditenin az gelişmesi, kısa hastanede kalış süresi, düşük maliyet ve iyi uzun dönem sonuçları nedeniyle RHK tedavisinde giderek daha fazla tercih edilmektedir. Ancak ablatif tedaviler ile cerrahi tedavilerin uzun dönem sonuçlarını karşılaştıran az sayıda randomize yayın bulunmaktadır. Bu nedenle daha fazla bilimsel çalışmaya ihtiyaç vardır. RHK tedavisinde ablatif yaklaşımın tercih edilmesine neden olabilecek faktörler arasında küçük, tesadüfen saptanmış RHK, cerrahiye uygun olmayan hastalar ve kronik böbrek yetmezliği, soliter böbrek, bilateral RHK veya genetik yatkınlığı olan hastalar yer almaktadır. Bu faktörlere sahip hastalar için RFA veya kriyoablasyon, cerrahi kadar etkili ve küratif bir tedavi seçeneği olabilir. Ayrıca, nefrektomi sonrası lokal tümör nüksü olan hastalarda, inatçı tümörle ilişkili hematüri, metastatik hastalığı olan hastalarda veya primer böbrek tümörünün semptomatik uzak metastazlarının tedavisinde de ablatif tedaviler uygulanabilir. Ancak ablatif tedaviler sonrası cerrahiye oranla daha sık kontrol görüntülemesi gerekmektedir.(AI)
Atıf Sayısı :