Bu bölümde, endometriumun yaşlanıp yaşlanmadığı ve endometriumun bir intrakrin organ olup olmadığı konuları ele alınmıştır. Endometrial yaşlanma çalışmalarından elde edilen veriler, \"over yaşlanması\" verilerine kıyasla çelişkilidir. Oosit bağışı modeli kullanılarak yapılan bir çalışma, endometrial yaşlanmanın doğurganlık sonucunu etkilemediğini bildirmiştir. Diğer çalışmalar ise yaşa bağlı olarak implantasyon oranlarında azalmanın endometrial reseptivite azalması ile ilişkili olabileceğini sonuçlandırmıştır. Sekhon ve arkadaşları tarafından yapılan son bir çalışmada, in vitro fertilizasyon geçiren kadınlarda endometrial yaşın implantasyon ve klinik gebelik oranları üzerine etkisi araştırılmıştır. Genetik tarama testi kullanarak oosit kalitesini kontrol altına alırken, donör veya otojen oosit kullanılmıştır. Her bir ek yıl için alınan oosit sayısının %2,5 azaldığı bildirilmiştir. Buna karşılık, alıcı yaşının her bir ek yılı için endometrial kalınlıkta anlamsız bir azalma bildirilmiştir. Endometrial yaşlanmanın doğurganlıkta yaşa bağlı azalmaya katkıda bulunmadığı sonucuna varılmıştır. Bununla birlikte, endometrial kalınlık endometrial reseptivitenin ana belirleyicisi değildir. Endometrial kalınlıktaki azalma, endometrial reseptivitedeki azalmayı ifade etmez. Bazı kadınlar artmış endometrial kalınlığa sahip olabilirken düşük implantasyon oranları sergileyebilirken, azalmış endometrial kalınlığa sahip kadınlar yüksek implantasyon oranları gösterebilir (1-3).Endometriumun bir intrakrin organ olup olmadığı konusunda ise farklı görüşler vardır. Bazı yazarlar, aromataz dahil bazı steroidojenik enzimlerin eksikliği nedeniyle estradiol üretiminin insan endometriumunda gerçekleşmediğine inanmaktadır. Uyumsuz olarak, normal insan endometriumunda aromataz aktivitesi gösterilmemiştir. (5-7). Sağlıklı postmenopozal kadınların büyük çoğunluğunda endometrial atrofi varlığı, yerel östrojen sentezinin eksikliğini desteklemektedir (4). Buna karşılık, diğer yazarlar, androjenlerin interkonversiyonundan sorumlu olan 17β-HSD, 3β-HSD, 5α-redüktaz ve DHEA sülfataz gibi steroidojenik enzimlerin hem endometrial stromal hem de epitel hücrelerinde ifade edildiğine inanmaktadır (5). Bu nedenle, endometrium DHEAS'ı DHEA, androstenedion ve testosterona dönüştürür. Hem androstenedion hem de testosteron, aromataz enzimi için steroid substratları olarak hizmet eder. İnsan endometrial eksplantlarında ve stromal hücre kültürlerinde aromataz mRNA ifadesinin androstenodion tarafından yukarı regüle edildiği bildirilmiştir. Androjenler tarafından aromatazın artmış ifadesi, steroidojenik faktör-1 (SF-1) ve bunun tersi ile ilişkilidir. (10,11). Buna uygun olarak, androstenodion ve testosteronun estron ve estradiole dönüştürülmesi hem sağlıklı hem de neoplastik endometriumda gösterilmiştir (12,13).Endometrial reseptivite genlerinin düzenleyicileri nelerdir? Evrimsel olarak, homeobox genlerinin endometriumda östrojen ve progesterona yanıt olarak döngüsel olarak ifade edildiği bilinmektedir. Endometriumda hem HOXA-10 hem de HOXA-11, östrojen ve progesteronun bazı işlevlerini iletmektedir. Uyumsuz olarak, endometrial epitelyum ve stromada HOXA-10 mRNA ifadesi, serum 17-ß estradiol seviyeleri ile doğrudan ilişkilidir. (14). DHEA'nın azalmış over rezervi olan kadınlarda serum estradiol seviyeleri üzerindeki olumlu etkisi bildirildiğinden, hem östrojen hem de progesteron endometrial reseptörlere bağlanır ve HOXA-10 mRNA ifadesini aktive eder, bu da reseptif endometriumdan sorumludur. (14).Androjenler reseptivite genlerinde düzenleyici bir etkiye sahip midir? Östrojenler ve progesteronun yanı sıra, androjenler de HOXA-10 geninin düzenleyicileridir. DHEA-S ve DHEA gibi aktif olmayan steroid öncülleri, ekstra gonadal dokularda androstenodion, testosteron ve DHT gibi aktif androjenlere etkili bir şekilde dönüşür. Buna uygun olarak, üreme döneminin sonlarında, tüm östrojen ve androjen türleri DHEA'dan periferik dokularda yerel olarak üretilir. (17). Bu hormonların AR üzerindeki bağlanma yetenekleri farklı olduğundan, değişen etkileri olabilir.(AI)
Atıf Sayısı :