Antropolojinin düşünsel temellerini kavrayabilmek için
Batı Avrupa'nın kendi tarih anlatısını ve öz bilincini nasıl yapılandırdığını
göz önünde bulundurmak gerekir. Antropoloji ve onun metinleşmiş biçimi olan
etnografi; yalnızca disiplinler arası bir perspektifle, felsefe tarihinden,
coğrafi keşiflerden, misyoner ve seyyahların katkılarıyla oluşan seyahat
yazınından, Aydınlanma düşüncesinden ve sömürgecilik gibi ekonomi-politik
süreçlerden bağımsız olarak anlaşılamaz. Bu nedenle bu yazıda ele alınan konular,
yalnızca antropolojinin temel sorunlarının nasıl ortaya çıktığını değil, aynı
zamanda bu disiplinin belirli bir tarihsel momentte nasıl kurumsallaştığını
tartışabilmemiz için de zorunlu bir arka plan sunmaktadır. Antik Yunan’dan
günümüze kadar antropolojinin içine dahil olduğu insan bilimlerindeki
süreklilikleri ve sapmaları kritik noktalara değinerek ortaya koyabilmek bu
yazının başlıca hedefidir.
Atıf Sayısı :