Günümüzde mikrobiyota, metabolik, bağışıklık ve sinir sistemlerini etkileyen sağlık faktörü olarak bilinmektedir. Bağırsak mikrobiyotası, erken yaşta gelişmeye başlar ve bu erken kolonizasyon, uzun süreli mikrobiyota aktivitesi ve kompozisyonunu etkileyebilir. Mikrobiyotanın hastalık ve sağlık üzerinde önemli bir rol oynaması nedeniyle, hastalıkları önlemek için sağlıklı bir mikrobiyotanın korunması kritik olabilir. Özellikle anne sütü ve süt glikanları, başlangıç yaşam mikrobiyotasının oluşumunda ve gelişiminde önemli bir rol oynar ve dolayısıyla sağlığı etkiler. Mikrobiyota terimi, insanlarla birlikte yaşayan tüm özel türleri ifade ederken, mikrobiyom terimi, insanlarla kommensal olarak yaşayan mikroorganizmaların genlerini ve mikrobiyom tarafından kolonize edilen doğal yaşam alanını ifade eder. Bağırsak mikrobiyotası, yapısında binlerce tür ve yedi bin tür içerse de, yaklaşık olarak 10^13-10^14 mikroorganizma içeren, insan vücudundaki hücre sayısından 10 kat daha fazla gen içeren ve insan genomundan 150 kat daha fazla gen içeren karmaşık bir ekosistemdir. Metabolik çeşitliliği ve genetik yapısı olan mikrobiyota, konakçının fizyolojisi, metabolizması ve bağışıklık sisteminin gelişimi üzerinde etkilidir ve bu nedenle mikrobiyota şu anda \"sanal bir organ\" olarak adlandırılmaktadır. Son yıllarda, vücuttaki mikrobiyota ve mikrobiyomların tespiti, özellikle kültürden bağımsız moleküler yöntemler sayesinde çok kolay hale gelmiştir. Araştırmacılar, flüoresan in situ hibridizasyon, jel elektroforezi, ribozomal RNA 16S klonlama ve dizileme ve kantitatif PCR gibi kültürden bağımsız analizler kullanmaya başlamışlardır. Yetişkin bağırsağında 10 trilyon mikroorganizmanın bulunduğu tahmin edilmekte olup, toplam ağırlığı 2 kilogramdır ve bilinen tüm vücut hücrelerinden daha ağırdır. Daha önce, yeni doğanın ve intrauterin ortamın doğuma kadar steril olduğu düşünülüyordu, ancak göbek kordonu, plasenta, amniyotik sıvı ve mekonyumda bakteri varlığı, doğumdan önceki dönemde mikrobiyal maruziyet olduğunu göstermektedir. İntrauterin kolonizasyon, metabolizma ve bağışıklığın gelişimi açısından büyüyen memeli üzerinde önemli etkilere sahip olabilir. Ayrıca, doğumdan önce ve sonra gelişen mikrobiyal profil, doğum şekli, beslenme türü (insan sütü versus formül) ve yeni doğanın maruz kaldığı diğer çeşitli çevresel faktörlere bağlıdır. Sağlıklı gebeliklerle ilişkili olarak, bakterilerin uterus içinde yukarı doğru hareket etmesi veya sindirim sistemi yer değiştikten sonra plasenta aracılı hematolojik yol ile kolonize olması olmak üzere iki temel yol, bakterilerin uterus içinde kolonize olmasını açıklar. Erken çalışmalar, sonunda fetüs ve plasentaya ulaşan patojenik bakterilerin kaynağının vajina olduğunu göstermektedir. Bu sürecin tam olarak ne zaman başladığı bilinmemekle birlikte, ikinci trimesterde başladığı düşünülmektedir. Gebelik sırasında stres, enfeksiyon ve değişen diyet gibi zorluklar, maternal bağırsak mikrobiyotasının \"Dysbiosis\"ine neden olur. Ve \"Dysbiosis\", artan beyin fonksiyonu anormallikleri ve bebeğin anormal davranışları ile ilişkilendirilmektedir. Şimdi intrauterin ortamın steril olmadığını ve annenin bağırsak mikrobiyotasından kaynaklanan mikrobiyal metabolitlerin fetusun beyin gelişimini etkilediğini biliyoruz. Maternal dışkı mikrobiyotasının fetal bağırsak mikrobiyotası kompozisyonunu etkileyebileceği düşünülmektedir, bu nedenle neonatal bağırsak mikrobiyotasının oluşumu için ana kaynağın maternal gastrointestinal sistem (GIS) mikrobiyotası olduğu belirtilmiştir. Gebelik ve laktasyon döneminde, bağırsaktan maternal kan dolaşımına ve oradan diğer organ sistemlerine bakteriyel geçiş artar. Yapılan çalışmalarda, umbilikal kord ve plasenta gibi fetal yapıların yanı sıra, kadın ve erkek üreme sistemlerinin yapılarını içeren vücut bölgelerinde fizyolojik olarak mikrobiyota varlığı tespit edilmiştir. Bu yapıların gametler, embriyolar, fetüsler ve maternal dokularla etkileşimi, doğurganlığı etkiler. Vajina, bakteriler tarafından kolonize edildiği kabul edilen bir bölgedir. Bu bakteriler, homeostazda önemli roller üstlenir. Bakterilerin oranında istikrarsızlık, ü(AI)
Atıf Sayısı :