Gebelik ve lohusalık dönemi, venöz tromboemboli (VTE) riskini artıran faktörler arasındadır. VTE, gebelikte ve lohusalık döneminde görülen derin ven trombozu (DVT) ve pulmoner emboli (PE) ile sonuçlanabilir. Gebelik sırasında VTE tanısı zor olabilir çünkü gebeliğe bağlı fizyolojik değişikliklerle örtüşebilir. PE, maternal mortalitenin önemli bir nedenidir ve siyah kadınlarda beyaz kadınlara göre daha yüksek bir mortalite oranına sahiptir. Postpartum dönemde VTE insidansında azalma görülmektedir ve bu, tromboproflaksi kullanımındaki artışla ilişkilendirilmektedir.VTE risk faktörleri arasında çoğul gebelik, variköz venler, inflamatuvar barsak hastalığı, üriner sistem enfeksiyonu, diabetes mellitus, hastane yatışı, obezite ve ileri yaş yer almaktadır. Kalıtımsal trombofili, Faktör V Leiden mutasyonu, G20210A protrombin gen mutasyonu ve antifosfolipid antikorları da VTE riskini artıran faktörlerdir.Gebelik ve postpartum dönemde VTE'nin patogenezi, venöz staz, endotel hasarı ve hiperkoagulasyon gibi Virchow triadının etkilenmesiyle ilişkilidir. Gebelikte bazı faktörlerin artması, tromboz riskini artırır.Proksimal ven trombozunun belirtileri arasında alt ekstremitede ağrı, şişlik, hassasiyet ve sıcaklık artışı yer alır. Sol alt ekstremite DVT, sol iliak arter ve inferior vena kava kompresyonu ile ilişkilendirilir. Pelvik ven trombozu ise genellikle proksimal venlerde sınırlı kalır.D-dimer seviyesi, VTE tanısında kullanılan bir testtir. Gebelikte D-dimer seviyesi, diğer testler ve klinik belirtilerle birlikte değerlendirilmelidir.Sonuç olarak, gebelik ve lohusalık dönemi VTE riskini artıran faktörler içermektedir. Bu nedenle, gebelerin VTE riski açısından dikkatli bir şekilde değerlendirilmesi ve gerekli önlemlerin alınması önemlidir.(AI)