Kadın Olmanın Toplumsal Anlamları Ve Kadın Varoluşuna İlişkin Farkındalık
Anahtar Kelimeler
Kadınlık ve erkekliğe ilişkin kimlikler; doğuştan getirilen
doğal biyolojik özelliklerden ziyade içinde bulunduğumuz toplumun kültürel ve
sosyal yapısına göre şekillenir. Kadın olmak; biyolojik cinsiyetin ötesine
geçerek, normatif olarak inşa edilen bir toplumsal cinsiyet kimliğine dönüşür.
Roller, beklentiler, davranış örüntüleri ve iş bölümü temelinde inşa edilen
toplumsal cinsiyet kimliklerimiz, sosyal yapı içinde konumumuzu, fırsatlara
erişimimizi, evlilikteki statümüzü ve iktidar ilişkileri içindeki yerimizi
belirler. Çünkü; iş bölümü temelinde kadının rolleri “ev” miti üzerinden
tanımlanarak özel alanla ilişkilendirilmiştir. Erkekler ise güç ve iktidar
ilişkilerin alanı olarak görülen kamusal alanla özdeş kılınmıştır. Bu durum
kadını daha çok aile, evlilik, bakım emeği ve hane üzerinden tanımlanmasını da
beraberinde getirmiştir. Kamusal ve özel alan ayrımının yarattığı bu ikici
yaklaşım dönüşüme uğramakta ve kadınların ontolojik temelde var olma mücadelesi
ayrımcı pratikleri derinden sarsmaktadır. Kadınların karar alma süreçlerine
giderek daha fazla katıldığını, toplumsal cinsiyet eşitliğinin kapsamlı bir
şekilde korunmasının ortaya çıktığını, bunun etnik ve sosyokültürel yönlerinin
dikkate alındığını gözlemliyoruz. Bu temelde bu çalışma kadın olmanın toplumsal
anlamlarını ele almakta ve kadınların öz düşünümselliğini sağlamaya yönelik bir
çabayı içermektedir. Kadınların kendi kimliklerinin ve gerçek doğalarının
farkına varmaları, ontolojik temelde varoluşlarını yeniden kurmalarını ve toplumsal
yaşam içinde daha görünür olmalarını da sağlamaktadır.
Bu kitabın bölümleri bulunmamaktadır.
Atıf Sayısı :