Hipertansiyon
yapılan çok sayıda randomize kontrollü çalışmalar sonrasında sistolik kan
basıncının (SKB) 140 mmHg üzerinde ve/veya diyastolik kan basıncının (DKB) 90
mmHg üzerinde olması şeklinde tanımlanmıştır. Kan
basıncı regülasyonunun, hipertansiyona bağlı gelişebilecek morbidite ve
mortaliteyi erken dönemde önemli ölçüde azalttığı yapılan çok sayıda çalışmada
gösterilmiştir. Bu nedenle hipertansiyonun tespiti ve tedavisini geliştirmek
için Avrupa Kardiyoloji Derneği (AKD) ve Avrupa Hipertansiyon Derneği (AHD)
tarafından 2018 yılında “Arteriyel Hipertansiyon Yönetimi Kılavuzu”
yayınlanmıştır (1). Kılavuz 18 yaş ve üzeri
yetişkinlerdeki hipertansiyonun sınıflandırılması, takibi, tedavisi hakkında
detaylı bilgiler içermektedir. Hipertansif aciller, artmış
kan basıncına eşlik eden hipertansiyon aracılı hedef organ hasarı içeren
durumlar olarak tanımlanmıştır. Hedef organlar beyin, göz, kalp, büyük arterler
ve böbrekler olabilir. Progresif organ hasarından kaçınabilmek için kan
basıncının hızlı ve dikkatli bir şekilde düşürülmesi gerekmektedir. Seçilecek
olan antihipertansif tedavi çoğunlukla intravenöz (iv) olarak uygulanmalı ve
etkilenen organa göre seçilmelidir. 2020
yılında Uluslararası Hipertansiyon Derneği’nin yayınladığı kılavuza göre hipertansif
acillerin klinik prezentasyonu şu şekillerde olabilmektedir:
-Malign
hipertansiyon
-Hipertansif
ensefalopati
-Hipertansif
trombotik mikroanjiopati
-Hipertansif
diğer klinik durumlar (akut serebral hemoraji, akut iskemik inme, akut koroner
sendrom, kardiyojenik pulmoner ödem, aort diseksiyonu, ciddi preeklampsi ve
eklampsi) (2).
Bu
bölümde hipertansif acil durumların neler olduğundan ve kılavuzlara göre nasıl
bir tedavi yaklaşımı izlememiz gerektiğinden bahsedilmektedir.
Atıf Sayısı :