Mikrobiyota, vücudumuzda yaşayan patojenik ve patojenik olmayan mikroorganizmaların oluşturduğu ekolojik bir yapıdır. Vücudumuzdaki mikrobiyal hücre sayısı, toplam hücre sayısından on kat daha fazladır. Mikrobiyota, çocukluk dönemlerinden itibaren şekillenmeye başlar ve yaşam boyunca dinamik bir süreç olarak devam eder. İnce barsak mukozasında 1014 mikroorganizma bulunur ve bu mikrobiyatanın içeriği, birçok faktör tarafından etkilenir ve şekillendirilir. Patojen olmayan barsak mikrobiyotasının birçok faydası vardır, bunlar arasında temel nutriyentlerin sağlanması, K vitamini sentezi, selülozun sindirilmesi, anjiyojenezin başlaması ve enterik sinir iletiminde rol oynaması bulunur. Ayrıca, mukozal bariyer oluşturarak patojenlere karşı koruma sağlar. Mikrobiyota, vücudun diğer bölgelerinde de bulunur, örneğin deri ve vajina. Beslenme alışkanlıkları, genetik yatkınlıklar, hastalıklar ve patojenlere maruz kalma, mikrobiyata içeriğini etkileyebilir ve farklılıklara neden olabilir. Ancak, patojen mikrobiyota varlığında veya non-patojen mikrobiyotanın anormal değişikliklerinde, alerjik hastalıklar, inflamatuvar hastalıklar, obezite, depresyon ve anksiyete, alzheimer, diyabet mellitus ve kanser gibi hastalıkların gelişimi hızlanabilir. Mikrobiyota ile kanser arasındaki ilişkiyi inceleyen birçok çalışma yapılmıştır. Mikrobiyatanın kanser gelişiminde rol oynadığı organlar arasında cilt, kolon, karaciğer, meme ve akciğer bulunur. Karsinogenez basamaklarında inflamasyon ve immün sistemin fonksiyonlarının etkili olduğu bilinmektedir. Mikrobiyotanın bileşenleri, koruyucu faktörlerle olan dengeyi bozarak kanser gelişiminde önemli bir rol oynar. Ayrıca, vücudun inflamatuvar süreçlere verdiği yanıtlar da kanser gelişiminde rol oynar. Mikrobiyota ile kanser arasındaki ilişkiyi anlamak, kanserin önlenmesi ve tedavisi açısından önemlidir.(AI)
Atıf Sayısı :