Kalp yetersizliği, kardiyovasküler hastalıkların önemli bir sorunudur ve hastaların klinik durumlarını belirlemek için kan basıncı ve kalp hızı gibi parametreler kullanılır. Kalp hızı, kolaylıkla takip edilebilmesi ve tedaviye yanıtın bir göstergesi olması nedeniyle tedavinin temel hedeflerinden biridir. Artmış istirahat kalp hızı, kalp yetersizliği hastalarında artmış mortalite ve morbidite ile ilişkilidir. Framingham çalışması, her 10 vuru/dakika artışın tüm nedenlere bağlı mortalitede %14 artışa neden olduğunu göstermiştir. Ayrıca, kalp hızı 80 vuru/dakika'nın üzerinde olan kişilerde kalp yetersizliği riskinin arttığı da belirlenmiştir. Kalp hızı, sol ventrikül disfonksiyonu olan kalp yetersizliği hastalarının prognozunda da önemli bir rol oynar. Kalp hızının artması, diyastolik doluş süresini kısaltır, miyokardın oksijen ihtiyacını artırır ve kardiyovasküler istenmeyen olaylara zemin hazırlar. Bu nedenle, kalp hızının azaltılmasıyla miyokardiyal kontraktilitenin arttığı ve enerji sunumunun iyileştiği gösterilmiştir. Artmış kalp hızı, yüksek vasküler oksidatif stres, endotelyal disfonksiyon, hızlanmış ateroskleroz ve instabil koroner arter plak formasyonu gibi patofizyolojik mekanizmalarla ilişkilidir. Özellikle kalp yetersizliği hastalarında nörohumoral aktivite ve sempatik aktivitedeki artışa bağlı olarak kalp hızı yükselir. Bu durum, miyokardın artan oksijen ihtiyacının karşılanamaması sonucunda pompa fonksiyonunun etkisizleşmesine ve kalp yetersizliğinin kötüleşmesine neden olur. Yüksek kalp hızı ile seyreden dekompanse kalp yetersizliği hastalarında hastaneye yatış ve mortalite arasında anlamlı bir ilişki olduğu görülmüştür. Bu nedenle, kalp hızının kontrol altında tutulması, kalp yetersizliği tedavisinde önemli bir strateji olabilir.(AI)
Atıf Sayısı :