Hipertansiyon, yüksek kan basıncının zamanla hedef organ hasarına neden olan bir durumdur. Hipertansiyon, doğrudan ve dolaylı olarak göz anomalilerine yol açabilir. Hipertansif retinopati, koroidopati, retinal arter ve ven oklüzyonu, retinal arter embolisi gibi vasküler sonuçların yanı sıra yaşa bağlı maküler dejenerasyon ve glokom gibi non-vasküler sonuçlar da görülebilir. Bu patolojiler genellikle koroid, retina ve optik disk dolaşımındaki değişikliklere bağlı olarak ortaya çıkar. Akut hipertansiyon krizi olan malign hipertansiyonda optik nöropati, koroidopati ve retinopati gibi ileri bulgular görülebilirken, kronik kan basıncı yüksekliği olan esansiyel hipertansiyonlu hastalarda öncelikli olarak retina damar yapısı etkilenir. Hipertansiyon, dünya genelinde en sık görülen kronik hastalıklardan biridir. Primer (esansiyel) ve sekonder hipertansiyon olmak üzere iki temel etyolojik sebebe bağlı olarak gelişir. Esansiyel hipertansiyonda sebep bilinmezken, genetik ve çevresel faktörler, renin-anjiotensin sisteminin aktivasyonu, sempatik deşarj, tuz duyarlılığında artış ve insülin direnci gibi faktörler etkili olabilir. Siyah ırkta beyazlara göre daha sık görülür ve erkeklerde daha yaygındır. Sekonder hipertansiyonda ise tanımlanabilir bir neden vardır, genellikle böbrek fonksiyon bozukluğu veya hormon sekresyonundaki değişimlerle ilişkilidir. Kan basıncındaki yükseklik, genç ve ileri yaş gruplarında daha sık görülür. Hipertansiyonun tanısı genellikle semptom vermediği için hastalar tedavisiz bir süreç geçirebilir. Tanı konulan hastalarda bile kan basıncının düzenlenmesi zor olabilir. Bu nedenle, hipertansiyonun erken tanı ve tedavi edilmesi önemlidir.(AI)